Umursamazlığımız...
Bilinçsizliğimiz...
Görmezden gelmelerimiz...
Tükettiğimiz Dünya...
Şehir bizim evimiz, halkıyla büyük aile olarak yaşadığımız yuvamız. Ne kadar evimizde yaşıyorsak, o kadar da şehirde yaşıyoruz. Günümüzün yarısı gerek işimiz dolayısıyla, gerekse dolaşarak, şehir merkezinde geçiyor. O halde şehir bizim evimiz kadar önemli…
Belediyenin temizlik işçileri her sabah caddeleri, sokakları ve meydanları temizliyor, kamyonlar dolusu çöp başka yerlere taşınıp atılıyor. Bu işlem, bir fabrikanın vargel yoluyla taşıma yapan bantları gibi sürüp gidiyor. Bir bakıma devri âlem…
Bizler gibi birer insan olan, hatta pek çoğu bizlerden de iyi insanların oluşturduğu temizlik işçileri ekmek parası uğruna sabahın erken saatlerinde yada akşamın geç saatlerinde herkes kendi dünyasında, yahut uykusunda rüyasındayken onlar milletin pisliğini temizliyorlar. İşleri elbet, ama bizler biraz daha özenli olsak, çöplerimizi muhafaza içinde bulundursak, çevremize karşı duyarlı davransak daha insancıl olmazmıyız? Özellikle çarşı kesiminde halka açık yeşil alanlarda, oturulup dinlenilen parklarda, bahçelerde yerlere atılan kuru yemiş kabukları, sigara- kibrit izmaritleri ve dondurma, şeker, sakız atıkları bir kenara biriktirip çöp kovalarına bıraksak, yerlere gelişi güzel atmasak, eminim temizlik işçileri, parktan insan görünümüzle ayrılırken, ardımızdan bıraktığımız pisliğimiz karşısında düşünüp kalıyorlardır. Çünkü bunları yapan kişilerin çoğu okumuş yada aydın geçinen sınıfından kimseler. Kendim bizzat şahit oldum, orta yaşlarda şık giyimli beyefendi görünüşte biri karşısından gelişimi farketmemiş olacak; sağ eliyle burnunu bastırıp, var gücüyle sümkürüp, bir güzel yola burnunun pisliğini saçtıktan sonra, elinin ıslaklığını yanında duran söğüt ağacının gövdesine siliverdi. Be pis adam o ağacın hakkını nerede vereceksin, sana mendil olmak zorunda değil ki; bir de o pis ellerinle dil kırarak kim bilir gün boyu kimlerle tokalaşacaksın. Piri pis insanların pek çoğu…
Halbuki belediye sık aralıklarla çöp bidonu ve çöp kutuları koymuş ki “İnsanlar çöplerini, burunlarını mendile silip mendillerini buralara atsınlar” diye… Peki insanlar ne yapıyorlar? (İsnisnalar hariç) ellerinde çöp kutusuna atılması gereken ne var ne yoksa, karşısında kendini izleyenlerin gözlerinin içine baka baka, çöp kutularının yanında olmalarına rağmen, onların ne amaçla oaralara konduğunu akıllarına dahi getirmeden bulunduğu yere atıveriyor.
Oturuyorsa kalkmaya, ayaktaysa yana iki atıp atmaya eriniyor. Bu attıkları pisliklerle çevreyi kirlettikleri yetmezmiş gibi, birde genizlerini kazıyarak balgam çıkarıyorlar, okkayla yere konduruyorlar. Ardından gelenlerin görüp mideleri bulanacakmış, umurlarında değil. Ya kocaman baş parmaklarıyla burunlarını karıştırıp, içini sümkürerek yerleri sümüğe bulamalarına ne demeli? Bunu yapanların şehrin kirlenip kirlenmemesi umurlarında değil. Oradan annesinin elinde yeni yürümeye başlamış bir bebek geçtiğini daha sonra o bebeğin yorulup annesinin kucağına alındığını düşünün,bebeğin ayağından pislik annenin kucağına, sonra ev hanesine dağılması ne kadar kolay olur. İnce düşünce nerede, kimde?
Ne yazık ki şehrimizi iyi kullanmıyoruz. Etrafı kirletmemizden başka, kimimiz dikilen çiçekleri kırıyoruz, kimimizde söküp bu çiçekleri evimize götürüyoruz. Kimimiz ışıklandırılmak amacıyla yapılan lambaları patlatıyoruz, kimimiz oturmak amacıyla konulmuş bankları kırıyoruz, otobüs duraklarını bozuyoruz.
Kısacası ne temizlik olarak, nede öteki nedenlerden dolayı şehrimize gereken önemi vermiyoruz. Çevremizi temiz tutmada özen göstermiyoruz. “Ben yaşayıp geçeyimde benden sonrası isterse tufan olsun” havasındayız. Oysa her gün içinde yaşadığımız şehrimiz bizden başka, sıklıkla yabancılarıda konuk ediyor. İyi yada kötü tüm görüntüler şehrimizle ilgili onlara ayna oluyor. Gerek yerli, gerek yabancı turistler, bakımsız, kir-pas içinde gördükleri aynadaki şehrimiz hakkında ne düşünürler acaba? Yada siz başka bir şehre gittiğinizde, o şehri pislik yuvası halinde, yahut her var olanı kırık dökük bulursanız ne düşünürsünüz? Bir daha o şehre gitmeyi istermisiniz? Tabi ki hayır, diyorsanız; o halde…
Şehrimizi temiz tutmak, kırıp yıkmamak belediyenin sorumlu kişilerinden önce bizim görevimiz olmalıdır ki, biz bize demesek bile, şehrimize başka illerden veya başka ülkelerden gelenler “Oh burası ne çok güzel şehir, ne kadar çok temiz” diyerek dolayısıyla şehrin insanları olarak bizi överler, başka yörelere örnek gösterirler.
Kardeşlerim; yerlere çöp atmak kadar tükürmek, sümkürmekte çok ayıp. Sizin sümüğünüze başkası basıyorsa, başkasının sümkürdüğüne de siz basıyorsunuz. Bu ayıpları yaşamayalım artık, bu şehirler hepimizin. Dünya hepimizin, temiz tuttuğumuz kadar dünya bize gülümser.
Özellikle yaz mevsiminde, sıcaklarla birlikte karasinekler geliyor. Karasinekler bakımsız pis ortamları seviyorlar. Onlara böyle bir ortam hazırlamayalım. Temiz şehirlerimizde sağlıklı insanlar olarak yaşayalım. Haydi her şeyi temizlik işçisinden beklemeyelim. Gücümüz oranında biraz olsun gayret gösterirsek temiz olmayı başarırız. Çocuklarımıza da iyi örnek olmuş oluruz. Unutmayalım, çevre temizlenmekten ziyade temiz tutulur.
Bu yazıyı okuduktan sonra elini burnuna götürüp sondaj çalışması yapmaya başlayan varsa, evinin dışına gelişi güzel çöpünü atan olursa, eh daha ne diyeyim ki, insana laf bir kere söylenir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
saygıdan uzaklaşmayalım lütfen