Beş haneli köyün master’lı çiftçisiİzmir’de doğdu, İstanbul’da büyüdü, New York’ta üniversite okudu, Londra’da yüksek lisans yaptı.
Sibel Güdek 30 yaşında. Türkiye’nin en fazla göç veren illerinden Kastamonu Daday’da çiftçilik yapıyor.
Onu köyüne geri getiren ne şehir yaşamının stresi ne de doğanın cazibesi.
“Verimli topraklar boş ve bu, büyük fırsatlar sunuyor” diyor.
Koca bir çuval bakliyatı sırtlayıp pazara giden, doğadaki meyveleri toplarken elleri parça parça olan, toprak süren, harman kaldıran, eken, biçen ve ürünleriyle pazar pazar gezen bir kadın düşünün.
Üstelik bu kadın New York’ta okumuş, yaşamış, İstanbul’da plazalarda beyaz yakalı, konforlu bir hayat sürmüş olsun.
Sonra da siz onu özellikle gençlerin biran önce büyük bir şehre ‘kapağı atma’ hayali kurduğu Kastamonu Daday’ın yabandaki Budaklı Köyü’nde bulun...
İlk sorum “Sizi bütün bu aşamalardan sonra köyünüze dönüp yaşamaya ne itti” oldu.
Sesi de görüntüsü kadar zarif olan Sibel Hanım’ın fotoğraflarına bakarken sormuştum soruyu.
Ama içimden “Zaten şu anda gençler arasında doğaya kaçmak çok moda.
Şehir bir insanı daha boğmuş, doğa sevgisi de her şeyi bırakıp köyüne dönmesine neden olmuş” diye geçiriyordum. “Ben hiçbir şeyden kaçmadım” demesiyle işin renginin öyle olmadığını anladım.
“Evet, modern şehirde yaşamanın tüm olumsuzluklarını ben de yaşıyordum ve ne yaşadığımın çok farkındaydım.
Ama daha yıllarca yaşardım. İyi işim, dayanacak gücüm vardı.
Çok sosyal bir insandım. Ben ne şehirden kaçtım ne de doğaya sığındım.
Motivasyonum çok daha başka” dedi.
Peki ama o zaman derdi neydi?
Sibel Hanım’ın köyle ilgili hikâyesi, babasının şehirde yaşarken yıllarca hayalini kurduğu köydeki evi tamir etmeye başlamasıyla olmuş.
Gidip geldikçe hem köyü ve yaşamı sevmiş hem de köyde kendisi için büyük bir fırsat yakaladığını anlamış. “Dünya kadar sulak ve verimli toprak ekilip biçilmeden öylece duruyordu.
Doğa ve çevre meyvelerle doluydu.
Eğer dünyadan kopuk yaşamıyorsanız, gözleriniz biraz açık ve kendinizle de ilgiliyseniz bütün dünyada eğilimin doğal beslenme ve sağlıklı yaşama doğru gittiğini görürsünüz.
Bütün büyük marketlerdeki reyonlarda doğal ürünlerin kapladığı yer ve çeşitlilik her geçen gün artıyor.
Hepimiz temiz gıda istiyoruz ve bunu talep ediyoruz.
Bu süreç devam edecek ve eminim ki dünyada olduğu gibi Türkiye’de de tersine göç artacak.
Bu, aynı zamanda büyük bir fırsat.
Köyümde bu fırsatı değerlendirebilmem için gereken her şey vardı ve ben de bunu değerlendiriyorum” diyor.
SIFIRDAN BAŞLADIM AMA SIFIRLAMADIM
“Sizi korkutmadı mı yıllarca emek verdiğiniz, gurbet ellerde çalışıp didinerek herkesin hayalini kurduğu okullarda aldığınız eğitiminizi bir kenara atıp, sıfırdan yeni bir yaşama başlamak” diye soruyorum.
Yine tereddüt etmeden yanıtlıyor: “Hayır, gözü kara biriyim.
Bir insanın bir şeyi başaracağına inandığında başaramamasının mümkün olmadığına inanıyorum.
Hiç korkmadım bu nedenle.
Ayrıca geçmişi de sıfırlamış değilim.
Evet, belki köyde birçok şeye sıfırdan başladım.
Ne ekilir, nasıl ekilir, tohumdur, topraktır bunların hiçbirini bilmiyordum.
Burada bizzat yaşayarak çok şey öğreniyorum ve bu öğrendiklerimi daha öncekilerin üzerine koyuyorum.
‘Mom and Pop’ adında bir markamız, ürünlerimizi pazarladığımız bir internet sayfamız var.
Bunlar zaten eğitimini aldığım işler.
Şimdi onların üzerine doğada yaşamayı, ekip biçmeyi ve hayata dair birçok başka şeyi öğrenip koyuyorum.
Ben de öğretiyorum. Buradaki çocuklarla, kadınlarla, köylerde yaşayanlarla karşılıklı bir alışverişimiz var.
Sürekli birbirimizden öğrendiğimiz bir süreç yaşıyorum.”
DAHA YAPACAK ÇOK ŞEY VAR
Sibel Güdek yerel tohum siyez buğdayı ekip bulgur ve un yapıyor, Kastamonu’ya özgü benekli fasulye ve bamya yetiştiriyor, doğadan topladığı kuşburnu, alıç, dağ çileği gibi envai çeşit meyveyle reçel, pekmez ve marmelat yapıyor.
Yaptıklarını anlattıktan sonra de ekliyor: “Daha yapacak çok şey var.”
Onun hayallerini yaşadığı yerde eko turizmi geliştirmek, doğa sporları için bölgeyi cazibe merkezi haline getirmek süslüyor.
Ancak belki de en önemlisi, altını çizerek söylediği, kadınlarla birlikte bir şeyler yapmak.
“Burası erkek egemen bir toplum."
Kadınlarla birlikte çalıştığımda, onların da para kazandıklarını ve kendilerini yararlı bir insan olarak mutlu olduklarında ben de mutlu oluyorum” diyor.
Bir bilenden köye yerleşmenin püf noktaları
** Kırsal yaşama dönüş hızlanacak, erken yol alın.
** Sabırlı olun, değilseniz de doğa size öğretir.
** Doğada yaşamak sürekli öğrenmektir, önemli olan buna hazır tutum almak.
** Korkmuyorum, aksine kendimi şehirden daha güvende hissediyorum.
** Geçen yıl kızılcık yoktu, bu yıl elma. Burada patron doğa, tekdüzelik yok.
hürriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
saygıdan uzaklaşmayalım lütfen