Kasım 2016 - özeldersci

son haberler


Post Top Ad

28 Kasım 2016 Pazartesi

Kış mevsimi, kalp hastalıklarındaki artışın da habercisi!

16:31:00 0

Kış mevsimi, soğuk hava ve çevremizi pamuk beyazlığıyla sarmalayan kar dışında maalesef kalp hastalıklarının artışının da habercisidir.

SIFIRDAN MATEMATİK ÖĞRENİN

Prof. Dr. Ömer Kozan, yaptığı açıklamada, hava soğuk olduğunda kalbin, vücut sıcaklığını belli bir düzeyde tutmak için normalden daha fazla çalıştığını ifade etti.
Soğuk havanın yanı sıra, kuvvetli rüzgar, yağmur ve karın da vücut sıcaklığının düşmesine yol açtığını aktaran Kozan, bu sebeplerle fazla çalışan kalbin oksijen ihtiyacının da yükseldiğini dile getirdi.



Kozan, soğuk havanın vücuttaki damarların daralmasına yol açtığını, bunun da kan basıncının yükselmesine ve özellikle hipertansiyon hastalarında ilaçlarla kontrolün zorlaşmasına sebep olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Havanın soğumasıyla beraber ortaya çıkan değişikliklerden en önemlilerinden biri de vücuttaki stres seviyesindeki artışla beraber olan hormonal değişikliklerdir. Bazı maddelerin vücut salınımındaki artışı mevsimsel kalp hastalıklarında artışın da en önemli sebeplerinden biridir. Bu maddelerin de salınımıyla kanın pıhtılaşmaya yatkınlığı artar.

Pıhtılaşmanın artması kalp krizi ve inmenin artmasıyla sonuçlanır. Kış mevsimi, soğuk hava ve çevremizi pamuk beyazlığıyla sarmalayan kar dışında maalesef kalp hastalıklarının artışının da habercisidir."

Tüm bunlara ek olarak kış aylarında artan solunum yolu enfeksiyonlarının da kalbin yükünü daha da arttırdığını aktaran Kozan, şöyle devam etti:

"Peki ne yapalım? Kış gelince normal hayatımıza ara mı verelim? Tabii ki hayır. Öncelikle yürüyüşlere devam edilmeli. Kalp hastalarının yapması gereken en önemli egzersizleri yürüyüştür. Kar veya yağmur yürümenizi çok zorlaştırmıyorsa, kuvvetli rüzgara karşı yürümeniz gerekmiyorsa, günlük yürüyüşlerinize devam edin. Eğer hava koşulları kötüyse, ciddi hava kirliliği varsa kapalı bir alanda yürüyüşlerinizi yapabilirsiniz. Vücut sıcaklığını korumak için çok kalın bir kazak giymek yerine, birkaç kat daha ince giysiler tercih edilebilir. En çok ısı kaybı baş bölgesinden olduğundan dışarı çıkarken başın bir bere ya da örtüyle kapatılmasını öneriyoruz. Vücut sıcaklığını korumak için sıcak yemekler ve içeceklerden faydalanılabilir."

Kozan, dışarıdan içeriye girildiğinde ısınmak için çay veya kahvenin tercih edilmemesi gerektiğini vurgulayarak, "Kahve yerine elma kabuğu, zencefil, nane ya da limon çayları gibi C vitamin içeriği de yüksek olan bitki çayları tercih edebilirsiniz.

Beslenmeye de dikkat edilmeli. Kış aylarında sebze ve meyve tüketiminin artırılması önemli" ifadelerini kullandı.

AA
devamını oku

27 Kasım 2016 Pazar

Üçgende bir köşeden çizilen yükseklik, kenarortay ve açıortay sıralamasının ispatı

18:53:00 0

Üçgende bir köşeden çizilen yükseklik, kenarortay ve açıortay sıralamasının ispatı nereden geliyor? Eşitlik ve büyüklük sıralaması nasıl gösterilir? İspatını videomuzu izleyerek öğrenebilirsiniz.......

SIFIRDAN MATEMATİK ÖĞRENİN

İspat videolarımız ve dolayısı ile işin manasını, aslını, neyin nerden geldiğini anlatan ve bilginin kalıcı olmasını sağlayan videolarımız devam ediyor.



Üçgende bir köşeden çizilen yükseklik, kenarortay ve açıortay sıralamasının ispatını gösteriyoruz, videomuzu izleyerek öğrenebilirsiniz.

Tüm ispat videolarına buradan ulaşabilirsiniz.

İyi seyirler....



Bora Arslantürk
boramat@gmail.com



Etiketler: Üçgende bir köşeden çizilen yükseklik, kenarortay ve açıortay sıralamasının ispatı,  Üçgende bir köşeden çizilen yükseklik, kenarortay ve açıortay sıralaması nasıl gösterilir Üçgende bir köşeden çizilen yükseklik, kenarortay ve açıortay sıralamasını nasıl ispatlarız
devamını oku

Patates !

12:12:00 0

Mutfağımızın olmazsa olmazlarından patates, günün birinde elektrik için gerekli enerji kaynağımız da olabilir mi?

SIFIRDAN MATEMATİK ÖĞRENİN

Enerji kaynağı konusunda özellikle son birkaç senedir solar enerji ciddi oranda ön plana çıkmış durumda. Ve şu an için sektördeki dev firmaların solar enerjiye yönelmesi, solar enerji ile çalışan cihazların artışı gibi şeyler, gelecekte de enerji kaynağı olarak ilk tercihimizin bu olacağını işaret etmekte.

Peki size çok daha farklı ve oldukça entersan bir 
enerji kaynağı daha bulunduğunu söylesek?





Patatesler!
Kudüs İbrani Üniversitesi'nde görev yapan araştırmacılardan olan Haim Rabinowitch ve arkadaşları, birkaç senedir alternatif enerji kaynakları konusunda çalışmalar yürütmekteler. Araştırmacıların bu çalışmalarda seçtikleri enerji kaynağı ise bildiğimiz patates.

Tek bir patates, bir odayı 40 gün aydınlatabilir!
Organik bir maddeden pil yani enerji kaynağı yapmak için anot ve katot olmak üzere iki metal parçası gerekmekte. Bu konuda çinko gibi bir metal negatif yüklü elektrot, yani anot, bakır gibi bir metal de pozitif elektrot, yani katot olarak kullanılabilir. 

Böyle bir durumda ise patatesin içindeki asit, çinko ve bakır ile kimyasal tepkimeye neden olacak ve elektronlar bir metalden diğerine doğru akarken enerji meydana gelecektir. 


İşte bu durumu temel olarak baz alan Rabinowitch ve arkadaşları, daha fazla enerji için patatesi dört-beş dilime ayırıp aralarına bakır ve çinko metal tabakaları koyarak bir devre oluşturmuşlar. Bu işlemden önce içindeki organik maddelerin parçalanması ve direncinin azalarak elektronların daha serbest hareket etmesi için kaynatılan patates, işlem sonucunda bir pilden 50 kat, geri kalmış bölgelerde aydınlatma amacıyla kullanılan gazyağından ise altı kat ucuz maliyeti olan bir enerji kaynağına dönüşüyor.

Tabi bu işlemde asıl önemli olanın çinko olduğu ve onun da sürekli yenilenmesi gerektiği gibi bir faktör olduğunu savunanlar da var. Ayrıca patatesin besin kaynağı olarak da ciddi şekilde tüketilmesi, bu tarz bir şeyde harcanmasının önünde büyük bir engel.

Hepsi bir yana, araştırmacılar henüz sistemi tam olarak geliştirmiş değiller. Yani olay bir nevi konsept aşamasında da diyebiliriz.


webtekno

























etiketler:Patates !
devamını oku

26 Kasım 2016 Cumartesi

Gençliğin sırrı

13:37:00 0

Evli olanlar veya evlenecekler için çok güzel bir hikaye.

SIFIRDAN MATEMATİK ÖĞRENİN

GENÇLİĞİN SIRRI



Evvel zaman içinde memleketin birinde 90 yaşlarında fakat çok dinç ve genç görünümlü bir adam yaşarmış. Çevresinde bulunan herkes ona çok özenir ve sorarlarmış;bu gençliğin sırrı nedir; diye ihtiyar delikanlı güler geçermiş her soruldukça bu soruya ama sorular sık , soranlar çoğalınca cevap vermek vacip olmuş sanki 
Düşünmüş nasıl anlatırım bu sırrımı kolayca herkese Sonra karar vermiş. 
Tüm meraklıları yemeğe davet etmeye evine. 
Bu davette size sırrımı açıklayacağım demiş. Herkes merakla davete gelmiş Yemekler yenilmiş, içilmiş, sohbetler edilmiş vakit iyice gecikmiş. Ama gençlik sırrı ile ilgili tek kelam edilmemiş. Herkes konu ne zaman açılacak diye merek ederken adamcağız huri gibi sevimli hanımına seslenmiş: 
Hatun, şu kilerde bir karpuz var getirir misin bize sana zahmet!Hanım hemen doğrulmuş kilere giderek kaş ile göz arasında bir karpuz getirmiş. Adamcağız şöyle eliyle bir vurmuş tık tık diye sonra da: Bu olmamış hanım, güzel çıkmayacak, başka getirir misin bir zahmet demiş. Hanım onu götürmüş bir tane daha getirmiş Adam onu da bir yoklamış yine beğenmemiş. 
Hanım sana yine zahmet olacak ama bu da olmamış başka bir tane getirir misin demiş, Başka istemiş? Bu böylece üç dört sefer daha tekrarlamış 
Neyse misafirleri ve de siz aziz okuyucuları sıkmamak için !!! Dedemiz 
beşincide karpuzu beğenmiş ve karpuz kesilmiş, misafirlere ikram edilmiş? 
Herkes karpuzunu afiyetle yerken bizim dedecik sormuş Eeee ? Arkadaşlar iste benim gençliğin sırrı burada anladınız mı?? 
Herkes birbirinin yüzüne bakmış kimse bir şey anlamamış. Aman dede demişler nerede? Anlamadık biz bu sırrı! Dedecik gülmüş Efendiler demiş O gördüğünüz karpuz kilerde bir tanecikti, tekti Ben hanıma git de başka getir dedikçe o kilere gidip geliyor aynı karpuzu getiriyordu. Bir kere bile aman be adam , deli misin nesin şu tek karpuzu ne taşıttırıyorsun bana defalarca,  demedi 
Beni sizin önünüzde mahcup duruma düşürmedi. İşte ben bütün gençliğimi bu hanımıma borçluyum Biz birbirimizi hiç başkalarının önünde zor duruma düşürmeyiz. Aile içindeki hiçbir şeyi dışarıya yansıtmayız. Hep 
birbirimize destek olur, dert ortağı olur, yardım ederiz. Birbirimizle 
ilgili olan problemleri yine birbirimize anlatırız. İyi kötü her olayı da 
birlikte paylaşırız demiş. 
devamını oku

15 Kasım 2016 Salı

Zaruri durumlar dışında antibiyotik kullanmayın

15:54:00 0

Antibiyotik direnci nedeniyle 2050'de 10 milyon insanın hayatını kaybedebileceğini belirten Klimik Başkanı Ergönül "Basit enfeksiyonları bile antibiyotikle tedavi edemiyoruz dedi. 

SIFIRDAN MATEMATİK ÖĞRENİN

Antibiyotik öncesi çağa dönüş gibi bir durumla karşılaşabiliriz.




Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Önder Ergönül, yaptığı açıklamada, antibiyotiklerin enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan önemli ilaçlar olduğunu ifade etti.
Penisilin ve ardından bulunan başka antibiyotiklerin, enfeksiyon hastalıklarını ölümcül olmaktan çıkardığını aktaran Ergönül, bu şekilde milyonlarca insanın hayatının kurtarıldığını, gebelik humması, menenjit, zatürre gibi enfeksiyonların ölümcül hastalıklar olmaktan çıktığını dile getirdi.
Ergönül, "Öyle ki 'antibiyotikler sayesinde enfeksiyon hastalıkları tamamen sorun olmaktan çıktı' gibi bir izlenim bile oluştu. Hatta bu iyimserlik, yeni antibiyotik bulunması için yapılan yatırımları olumsuz etkiledi. Günümüzde gelinen sonuç, antibiyotiklere karşı direnç oluşturan mikroorganizmalar ve basit enfeksiyonlardan ölen binlerce insan bulunuyor." değerlendirmesinde bulundu.
"ANTİBİYOTİK GEREKSİZ OLARAK EN ÇOK SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARINDA KULLANILIYOR"
Ergönül, antibiyotiklerin gereksiz alımında ciddi zararları olduğuna ve en çok gereksiz şekilde solunum yolu enfeksiyonlarında kullanıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Virüslere karşı hiçbir etkisinin olmamasına rağmen yine de antibiyotik yazma eğilimi mevcut. Bu hem hekimlerin yanlış bilgisiyle olabildiği gibi, hastalar tarafından da istenmek suretiyle körüklenen bir süreç. Türkiye'nin antibiyotiklerin en çok kullanıldığı Avrupa ülkesi olduğu vurgulanıyor. Türkiye antibiyotiklerin en çok tüketildiği Avrupa ülkesi. Örneğin Hollanda'da her beş reçeteden birinde antibiyotik varken, Türkiye'nin özellikle bazı illerinde iki reçeteden birinde antibiyotik yazılması söz konusu."
Prof. Dr. Ergönül, Sağlık Bakanlığı'nın reçetesiz antibiyotik satışının önemli bir karar olduğunu vurgulayarak, "Bu kararın eğitimle desteklenmesi ve ayrıca denetlenmesi gerekiyor." dedi.
"DİRENÇ SORUNU TÜM DÜNYAYI KAYGILANDIRIYOR"
Ergönül, direnç sorununun tüm dünyayı kaygılandıran bir durum olduğunu anlatarak, "Antibiyotik direncinden 2050 yılında 10 milyon insan ölebilir. Basit enfeksiyonları bile antibiyotikle tedavi edemez durumdayız. Hiç beklemediğimiz, ummadığımız, antibiyotik öncesi çağa dönüş gibi bir durumla karşılaşabiliriz. Eldeki tüm antibiyotiklere direnç gelişirse hiçbir işe yaramayacakları için adeta antibiyotikler yokmuş gibi, öncesi çağa dönmek gündeme gelebilir." ifadelerini kullandı.
Yapılacak en önemli şeyin zaruri durumlar dışında antibiyotik kullanımına son vermek olduğuna işaret eden Ergönül, "Her enfeksiyon için antibiyotik kullanmak gerekmeyebilir. Doktorların gereksiz antibiyotik yazma alışkanlığından vazgeçmesi lazım. Genellikle üst solunum yolu hastalıklarına virüsler neden olur ve bu durumda antibiyotik kullanılmaz. Çünkü antibiyotik sadece bakterileri öldürür. Tarım ve hayvancılık alanında da antibiyotik kullanımına son verilmesi ya da en azından azaltılması önemli bir çözüm olacaktır. Dünya Sağlık Örgütü bu anlamda, özellikle aşı ve hijyen gibi alternatiflerin geliştirilmesi tavsiyesinde bulunuyor" ifadelerini kullandı.

AA
devamını oku

son haberler

Post Top Ad