İnsan vücudunda az miktarlarda bulunmasına karşın vitaminlerin etkinlikleri oldukça fazladır. Vücut tarafından yapılamadığı için mutlaka dışarıdan besinlerle veya desteklerle alınması gerekir. Vücuttaki pek çok biyokimyasal olay vitaminlerin yardımı ile oluşur.
Endokrinoloji Uzmanı Prof. Dr. Metin Özata, besinlerin içerdiği vitaminleri detaylı örneklerle anlattı
A VİTAMİNİ: Karaciğer, süt, peynir, yumurta sarısı, patates, balık, kuru kayısı, havuç, tatlı patates, ıspanak, kabak, marul, tere, roka, brokoli, koyu yeşil renkli sebzeler, şeftali ve portakal gibi besinlerde bulunuyor.
D VİTAMİNİ: Özellikle yağlı balıklarda (somon balığı, karides) ve balık yağında bulunuyor. Yumurta sarısı, karaciğer, peynir, süt ve süt ürünlerinde az miktarda oluyor. Bazı kültür mantarlarında da az miktarda D vitamini bulunuyor. Vücutta yeterli D vitamini olması için güneş ışığından yararlanılması gerekiyor. Bunun için her gün 15 20 dakika güneş görülmesi öneriliyor.
E VİTAMİNİ: Zeytinyağı, ayçiçek yağı, ayçiçeği çekirdeği, ceviz, badem, tereyağı, kırmızı et, ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı sebzeler ile kivi, mango ve muzda bulunuyor.
K1 VİTAMİNİ: Lahana, ıspanak, brokoli, karnabahar, mısır, patates, meyveler, yumurta sarısı, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve bitkisel yağlarda bulunuyor. Günlük ihtiyacın 10 mikrogram olduğu belirtiliyor.
B1 VİTAMİNİ (TİAMİN): Tam tahıllar, kuru bakliyat, soya fasulyesi, pirinç, kepekli ekmek, bezelye, yer fıstığı, patates, tavuk, biftek, yumurta sarısı, balık, karaciğer, süt, buğday, kuru üzüm, karnabahar, bezelye ve nohut gibi besinlerde bulunuyor.
B2 VİTAMİNİ (RİBOFLAVİN): Özellikle et, karaciğer, tavuk, yağsız süt, yoğurt, yumurta sarısı, peynir, papatya, ısırgan otu, adaçayı, brokoli, ıspanak, yeşil yapraklı sebzeler, balık, baklagiller ve tahıllarda bulunuyor.
B3 VİTAMİNİ (NİASİN): Tavuk, hindi, biftek, tam buğday ekmeği, yumurta, peynir, balık, fasulye, bezelye, patates, yeşil yapraklı sebzeler, süt, kahve, çay ve tahıllar ile kuru bakliyatlar da B3 vitamini içeriyor.
B5 VİTAMİNİ (PANTOTENİK ASİT): Karaciğer, böbrek, maya, fındık, buğday, yumurta sarısı, brokoli, tavuk, balık, mantar, avokado, tam tahıllar, yoğurt ve süt gibi besinlerde bulunuyor.
B6 VİTAMİNİ (PRİDOKSİN): Muz, balık, et, fasulye, bezelye, tavuk ve hindi etinde, buğday, biftek, patates, fındık, kepekli ekmek, portakal, süt, ıspanak, ceviz ve avokado gibi besinlerde bulunuyor. Vejetaryen olanların ilave olarak B6 vitamini almaları gerekiyor.
BİOTİN (Vitamin B7 veya Vitamin H): Bira mayası, tam buğday, yumurta sarısı, karaciğer, tavuk, kuzu eti, balık, süt ve peynirde bulunuyor. Biotin, bakteriler tarafından bağırsaklarda da üretiliyor.
B12 VİTAMİNİ: Hayvansal besinlerde; kırmızı et, hindi eti ve çok az oranda süt ile yoğurtta bulunurken bitki ve mayada bulunmuyor. Bir bardak pastörize sütte 0.9 mikrogram B12 vitamini olduğu belirtiliyor.
FOLİK ASİT (VİTAMİN B-9): Koyu yeşil yapraklı sebzelerde, ıspanak, fasulye, buğday, bezelye, fındık, baklagiller, kepekli ekmek, karaciğer, yumurta, balık, muz, portakal, limon, çilek, kiraz, patates ve mısırda bulunuyor.
C VİTAMİNİ: Siyah üzüm, yeşil biber, mango, karnabahar, lahana, brokoli, portakal, mandalina, greyfurt, böğürtlen, üzüm suyu, patates, domates, bezelye, pırasa, muz, çilek, şalgam ve yeşil yapraklı sebzelerde oluyor. Bir orta boy portakalda 70 mg, bir domateste 23 mg ve bir greyfurtta 88 mg C vitamini bulunuyor.
Sağlıklı bir gebelik ve yine sağlıklı, sorunsuz doğum yapmak isteyen anne adaylarının ilk dikkat etmeleri gereken kendilerini anlayan, sorularını içlerini rahatlatacak şekilde yanıtlayacak bir kadın doğum uzmanı ile doğum sürecini geçirmeleridir.
Merak edilen kimi doğum yöntemlerinin en başında normal doğum, ağrısız doğum, suda doğum ve sezaryen gelir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Esra Çabuk Cömert doğum yöntemleri hakkında bilinmesi gerekenleri anlatıyor
40. gebelik haftasında, 9 ay 10 günlük hamilelik süresinin sonuna gelinmiş olur. Eşlerin doğumun normal yolla mı, yoksa sezaryenle mi olacağı konusunda bir karara varmış olmanız gerekir. Merak edilen kimi doğum yöntemlerinin en başında normal doğum, ağrısız doğum, suda doğum ve sezaryen gelir. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Esra Çabuk Cömert doğum yöntemleri hakkında bilinmesi gerekenleri anlatıyor. "Hangi doğum yönteminin tercih edileceği öncelikle her anne adayının kendisine özel olarak belirlenmelidir. Sağlıklı bir gebelik ve yine sağlıklı, sorunsuz doğum yapmak isteyen anne adaylarının ilk dikkat etmeleri gereken kendilerini anlayan, sorularını içlerini rahatlatacak şekilde yanıtlayacak bir kadın doğum uzmanı ile doğum sürecini geçirmeleridir. Çünkü şiddetli doğum fobisi yaşayan bir anne adayına normal doğum yaptırmak ne kadar yanlışsa, normal doğum için hiçbir engeli olmayana sezaryen doğum yapılması da o kadar yanlıştır. Eğer normal doğum mümkün değilse anne adayının normal doğuma yönlendirilmesi de hem anne adayının hem de bebeğin hayatının riske sokulması demektir. " Ağrısız normal doğum (Epidoral) "Normal doğum yapmak isteyen ancak yoğun ağrı yaşayacakları korkusuyla sezaryen yönelen anne adayları için özel olarak geliştirilen ve doğumda ağrı duymadan kasılmalarını sağlayan özel bir doğum yöntemidir. Bu yöntemi öne çıkaran en önemli özellik anne adayının karın bölgesine kesi açılmadan ve hiçbir şekilde doğum sancısı yaşamadan rahat bir doğumu yapabilmesini sağlamaktır. Ağrısız doğum yönteminde anne adayının bilinci açık olduğu için bebek ile ilk teması hiç vakit kaybetmeden kurar ve hemen emzirmeye başlayabilir. Yine bu yöntemde sezaryenle doğum yönteminde olduğu gibi kesi açılmadığı için anne adayı hemen ayağa kalkar ve kısa sürede iyileşir. Bu yöntemde dikkat edilmesi gereken en önemli husus anne adayının bu alanda deneyimi olan bir kadın doğum uzmanı seçmesidir." Suda doğum "Suda doğum, diğer doğum türlerine göre daha faydalıdır. Doğum esnasında acıları daha çok hafifleterek, doğumun kolaylaşmasını sağlamaktadır. Rahme giden kan akımını artıran ve kasılmaları düzene sokmayı sağlayan bu metot, bebeğin geliş kanallarını yumuşatır ve gevşetir. Bu sayede daha rahat doğum yapılmasını sağlar. Ve en önemlisi vajina ağzında oluşan yırtıkların oluşmasını engeller. Bu da anne adayının doğum sonrası ağrı çekmesini de engeller." Op. Dr. Esra Çabuk Cömert "İlk kez doğum yapacak olan ya da bir önceki doğumunda zor doğum yapan anne adaylarında daha sık görülen doğum fobisi zamanında müdahale edilerek yenilebilecek basit bir korkudur. Burada önemli olan anne adayının gebelik takibi dönemi boyunca mutlaka kendisini rahatlatabilecek bilgi ve deneyime sahip olan bir kadın doğum uzmanı ile yola çıkmasıdır. Doğum sancıları, doğum başlangıcı ve doğum anında yapılması gerekenler hakkında detaylı bilgi edinen anne adayları yapmaları gereken her türlü davranışı bildikleri için panik duygusu yaşamazlar. Paniğin olmadığı yerde korkuya yer olmadığı için anne adaylarının gebeliği ve doğumu sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmesi sağlanır. Çok şiddetli doğum korkusu yaşayan anne adaylarında ise doğumu riske atmamak adına sezaryenle doğum yapılması önerilir." sabah
Soğan kürü, miyom, polikistik over, iyi huylu prostat büyümesi, kıl dönmesi, hamile kalma, menopoz gibi rahatsızlıklarda tedavi amacıyla kullanılan bitkisel bir kürdür
Soğan evlerimizde yemeklerimizde kullandığımız sebze olmanın dışında, içeriğinde bulunan B, A ve C vitamini, iyot, silis, fosfor, kükürt gibi maddeler, antibiyotik görevi yapan içerikler ve hazmı kolaylaştıran fermentlere sahip olan şifalı bir sebzedir. Soğan tüketiminin fazla olduğu ülkelerde, kanser hastalığının daha az görüldüğü tespit edilmiştir. Evlerinizde taze olarak hazırlayabileceğiniz kür, 15 gün boyunca düzenli olarak kullanıldığında hastalığınıza çare olabilir. SOĞAN KÜRÜ NASIL HAZIRLANIR? Kürümüzü hazırlamak için ihtiyacımız olan malzemeler bir adet açık kahverengi kabuklu kuru soğan ve iki bardak klorsuz sudur. Soğanı kabukları kırmızı, mor ya da beyaz kabuklu olandan seçmemelisiniz. Bunlar yapılacak kürde etkili olmamaktadır. Sizin kullanacağınız yemeklerde kullanılan kuru soğandır. Soğanı kök ve kabuğuyla birlikte kullanacağımızdan, yıkayıp sirkeli suyun içinde bir süre bekletmelisiniz. Bu şekilde dezenfekte olmasını sağlarsınız. Suyu bir tencerenin içine koyarak, ocağın üzerinde kaynamaya bırakın. Kaynadıktan sonra kuru soğanı dört parçaya bölerek içine atın. Bu şekilde yaklaşık olarak beş dakika kadar kaynatmanız, kürü hazır hale getirecektir. Kullanıma hazır olması için biraz ılınmasını beklemelisiniz. SOĞAN KÜRÜNÜN FAYDALARI NELERDİR? •Kadınlarda meydana gelen çikolata kisti (endometriosis) ve miyom oluşumlarına karşı tedavi edicidir. •Polikistik over sendromu tedavisinde faydalıdır. •Kadınların yaşadığı adet düzensizliğini ortadan kaldırmaya oldukça etkilidir. •Menopoz şikayetlerini azaltmak için içilmelidir. •Vajinal akıntılarda kullanılmalıdır. •Kıl dönmelerinde fayda sağlayacaktır. •Hamile kalmak isteyenlerin, sorunlarına çare olacaktır. •Ciltte çıkan iltihaplı sivilce ve aknelerde tedavi edicidir. •İçeriğindeki sulfosid nedeniyle antibiyotik özelliğine sahiptir. •Dolaşım sistemini düzenler. •Bağışıklık sistemini güçlendirici etkileri bulunmaktadır. •Vücutta meydana gelen yağlanmayı azaltacağından, zayıflamaya yardımcı olur. •Stres giderici ve balgam söktürücü etkileri vardır. •Prostatta oluşan iltihapları azaltıcı etkileri nedeniyle, ağrıların azalmasına yardımcıdır. •Çiğ soğan tüketimi, yemek sonrasında kandaki total gliserit oranını düşürür. •Sinüzit rahatsızlığının ilerlemesini önler. SOĞAN KÜRÜ NASIL UYGULANIR? •Soğan suyu ile hazırlanmış olan kür, sağlık sorunlarına fayda sağlaması açısından en az altı ayda bir defa 15 gün süreyle uygulanmalıdır. Bu süreyi aşmamaya dikkat edilmelidir. •Hazırlanmış olan kürü ılık olarak tüketmelisiniz. •Öğle ve akşam yemeklerinden on dakika önce bir bardak içmelisiniz. •Daima içeceğiniz kür taze olarak hazırlanmalıdır. •Kürü hazırlamak için mutlaka açık kahverengi kabuklu beyaz soğan kullanılmalıdır. •Kullanılacak soğanların dış kabuğu kuru ve taze olması gerekir. Çimlenmiş ve köklenmiş olanlar bayattır. SOĞANIN İÇERİĞİNDE NE VAR? •Protein 1,5 gram •Karbonhidrat 9 gram •Yağ 0,1 gram •Lif 0,6 gram •Fosfor 56 mgr •Kalsiyum 27 mgr •Demir 0,5 mgr •Sodyum 10 mgr •Potasyum 157 mgr •Magnezyum 12 mgr •A vitamini 40 IU •B1 vitamini 0,03 mgr •B2 vitamini 0,04 mgr •B3 vitamini 0,2 mgr •B6 vitamini 0,1 mgr •C vitamini 10 mgr •E vitamini 0,3 mgr •Folik asit 10 mcgr Yukarıdaki değerler 100 gr soğanın içeriğidir. Ayrıca 100 gram soğanda sadece 38 kalori bulunmaktadır. Kolesterol değerleri de sıfırdır.
PROF. DR. İBRAHİM SARAÇOĞLU'NUN SOĞAN KÜRÜ TARİFİ Prof. Dr. İbrahim Saraçoğlu, kadınların polikistik over kanseri, erkeklerinden iyi huylu prostat büyümesi sorunu için yılda iki defa 2 haftalık soğan suyu kürünü muhakkak düzenli olarak denemelerini önerdi. Soğan suyu kürünün faydalarına değinen Saraçoğlu, tıbbın polikistik over sendromuna bir çare bulamadığını, ancak soğan suyu kürünün bu soruna en iyi çare olduğunu da dile getirdi. Soğan suyu kürü, polikistik over sendromunun yanı sıra kadınlarda çikolata kisti (endometriosis), myom, adet düzensizliği sorunlarının da bire bir yararlı olmaktadır. Aynı zamanda menopoz şikayetlerini de azaltan soğan suyu kürü, vajinal akıntıyı da durdurmakta olup kadınların sıklıkla yaşadığı bu ciddi sorunların en mükemmel çözümüdür. Soğan suyu kürünün yararları arasında kıl dönmesi sorununa da çözüm olması yer alır. Kıl dönmesi sorunu ile baş başa olanlar 1 adet orta boy soğanı fırında veya tavada ısıtmalı ve dayanabileceği sıcaklığa gelene kadar soğumaya bırakıp ardından sorunlu bölgede 25 dakika bekletilmelidir. Ardından sorunlu bölge gül suyu ile temizlenmelidir. Bu kür haftada 4 defa uygulanmalıdır. Hamile kalmak isteyenler de soğan suyu kürünü korkmadan deneyebilirler. Adet döneminde uygulanmasının hiçbir sakıncası olmayan soğan kürü, gebe kalmak isteyenler tarafından adet bitiminden sonra 7 gün içinde başlamalıdır. Kür uygulandıktan sonra 2. adetinizi görmeden 10 gün önce tekrar 5 gün veya 7 gün bu soğan suyu kürünü uygulamalı ve soğan suyu kürü bitiminde incir kürüne başlamalısınız. İbrahim Saraçoğlu soğan suyu kürünün faydalarından yararlanmak isteyenlere bu kürü 15 günden fazla kullanmamalarını önermektedir. Aynı zaman soğan suyu kürü için muhakkak beyaz soğan kullanılmalı, kesinlikle mor ya da kırmızı soğan tercih edilmemelidir. Soğan suyu kürünün hazırlanışı ise şöyledir: 1 orta boy beyaz soğan dörde bölünür. Daha önceden kaynatılmış 2 su bardağı klorsuz suya bölünen soğanlar eklenir. Ocakta 5 dakika kaynatıldıktan sonra içine herhangi bir şey eklenmeden öğlen ve akşam yemeklerinden önce bir bardak 15 gün boyunca içilmelidir. Soğan suyu kürü 15 gün düzenli içildikten sonra 6 ay ara verilmeli ve 15 gün daha düzenli olarak içilmelidir. sabah
Slatylarda soru cevap şeklinde konu, kavramlar anlatılıyor, daha sonra bol bol soru çözülüyor ve çözümlü test ile konu bitiriliyor. 2009 yılında yazdığım kitaba ait anlatımlardır, su an kitap basılmıyor ama slaytları öğrencilerimiz faydalansın diye bedelsiz nete yükledim.
Lancaster Üniversitesi'nde yapılan araştırma, kirliliğe neden olan zerreciklerin beyin dokusuna kadar ulaştığına dair ilk bulguları gözler önüne serdi.
Daha önceki çalışmalar sırasında akciğer ve kalp dokularında da zerreciklere rastlanmıştı. Araştırmada Meksika'nın başkenti Meksiko'da yaşamını yitiren 3 ila 85 yaşlarındaki 29 kişi ile İngiltere'nin Manchester kentinde bazıları nörodejeneratif hastalıklar nedeniyle ölen 62-92 yaşları arasındaki 8 kişiden alınan beyin dokusu örneklerini inceledi. Araştırmayı yöneten Prof. Dr. Barbara Maher, işlek bir yol kenarında havada bulunan zerreciklerin beyin dokusuna kadar ulaştığını kaydetti. Tek bir gram beyin dokusunda milyonlarca parçacık bulunuyor Maher, "Alınan doku örneklerinde hücreler arasına dağılmış zerreciklere rastladık. Tek bir gram beyin dokusunda milyonlarca parçacık bulunuyor. Bu da insan beyninin, ne kadar büyük hasar gördüğünü gösteriyor." dedi. Bilim dünyasında "şoke edici" olarak tanımlanan çalışma, hava kirliliğinin insan sağlığına etkilerini yeniden gündeme getirdi. Beyin dokusunda rastlanan demir oksit zerreciklerinin, Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıklara neden olduğu sanılıyor. Çalışma, "Proceedings of the National Academy of Sciences" (PNAS) dergisinde yayımlandı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) de yıl başında yayımladığı raporunda hava kirliliğinin her yıl üç milyon kişinin erken ölümüne yol açtığı uyarısında bulunmuştu. AA eğitimajansı